Hayvan Satın Almanın Ahlâki Boyutu: Türcülük
- Esra YEŞİLLİ
- Sep 9, 2021
- 3 min read
Her zaman düşünmüşümdür sokak kedisi sahiplenmek çok sık karşılaştığımız bir durumken sokak köpeği sahiplenmek neden garip karşılanıyor? Bu yazımda anlayamadığım bu ayrımdan bahsetmek istiyorum. Birçoğumuz hayvanları seviyoruz, ama genel olarak bazılarını daha çok seviyoruz. Benim bile sokakta “en”lerim var. En sevdiğim kedi Merkür, tam bir naz yumağı. Grubunun tek dişisi ve kedileri sevmeye indiğimde peşimden en çok gelen ve sabah akşam benim evden çıkmamı bekleyen bir kedi hanım. En belirgin özelliği de diğer kedileri severken kendini sevmeye çalıştığımda hiç dokundurmaz, yan yan bakıp yalnız kalmamı bekler. Eve gidene kadar bu şekilde hareket eder ve ben diğerlerinden ayrılıp ev kapısına doğru yol alırken “miyaaaaaavvv!” (Dur! Nereye gidiyorsun, daha beni sevmedin?) diye peşimden gelerek beni kapıda yakalar, onu da yalnız başınayken sevmeden yanımdan ayrılmaz. Ben de bunu bildiğimden onu sevmeden evime çıkmam. “Tam bir dişi!” desem fazla cinsiyetçilik yapmamış olurum umarım. Daha özelliklerini sayacağım birçok kedim var ama konumuz bu değil.
Asıl konumuz en başta belirttiğim gibi hayvan satın almak. Aslında bir önceki yazımda evde çok hayvan besleme taraftarı olmadığımdan, onun yerine sokakları hayvanlara yaşanabilir hale getirmek için çabalamamız gerektiğinden gerekçeleri ile bahsettim. Bu yazımda da satın almanın ahlâki boyutunu sorgulayacağım biraz. Bir hayvana neden para verilir? Hukuki yollardan düşündüğümüzde “hayvan bir eşyadır” ve bir eşya belirli bir para karşılığı gerekli yerlere satılabilir, başka bir eşya ile takas edilebilir; yine belirli bir para karşılığı gerekli yerlerden satın alınabilir. Hayvan satın almada en çok bilinen nedenleri sıralarsam; kendinizi yalnız hissettiğiniz için ve duygusal açlığınızı doyurmak adına bir arkadaş isteyebilirsiniz yanınıza, ki gerçekten de ömürlük arkadaşlardır. Ya da bunun dışında tamamen sevdiğiniz için bir suç ortağı ararsınız hayatınızda. Ya da en kötüsü “hayvan ticareti”(bundan başka bir yazımda bahsedeceğim) için alım yaparsınız. Peki asıl soru… Sokakta bu kadar hayvan varken ve sadece ve sadece suç ortağı ya da ömürlük dostumuzu arıyorken neden hukukun hayvanları eşya olarak görmesine onları satın alarak katkıda bulunuyoruz? Estetik olarak güzel geldikleri için mi türcülük yapıyoruz? Estetik olan eşyalara para verilir, mesela bir biblo alacağınız zaman şekline, rengine göre ya da en ucuz olanına yönelirsiniz, ya da en pahalısına… Bunu yapmak çok makul gelir. Peki aynı estetik bakış açısını nefes alan, ağlayan mutlu olan, kin tutan, kibirli olan bir varlığa gösterebilir misiniz? Evet bahsettiğim bir hayvan. Düşününce garip geliyor değil mi? Ama tam olarak yaptığımız bu. Ekonomide talep arzı doğurur. Ne kadar talep olursa arz da o derece fazla olur. Yani bir kişinin hayvan satın almak için ilettiği her talep, bir hayvanı daha eşyalaştırıyor. Bizim talebimiz doğrultusunda binlerce belki de milyonlarca insan(sı yaratık) bu hayvanların ticaretini yapıp hayvanları türlü işkencelere maruz bırakıyor. Yuval Noah Harari’nin Sapiens adlı mükemmel kitabını okumuşsunuzdur belki. Orada süt sektörünün karanlık yüzünden bir gramcık bahseder: İneğin daha fazla süt vermesi için buzağı doğduktan sonra inek, dar ve hareket edemeyecek şekilde kapalı bir alana konur ve karşısına da buzağı konur. Buzağısını gören inek annelik içgüdüsüyle daha fazla süt salgılar ve salgılanan süt memelerine takılı borulardan aşağı doğru bir tüpe boşaltılır. O tüpten de bize servis için paketlenip marketlere, süt reyonlarına yerleştirilir. Biz tüketelim diye... Böylece bir buzağının daha sütünü çalarak bir canlının daha yaşam hakkını elinden almış oluruz. Bu konuya hayvan hakları konusunda geniş olarak değineceğim ama bu da bir nevi hayvanı eşyalaştırmak olduğu için değinmek istedim. Hayatımızda iç içe olduğumuz hayvanlara bakarsak kediler ve köpekler başta geliyor. Sokak kedilerinin sahiplenildiğini görüyorum ama nedense köpekler hep özel üretim köpekler. Sokaktan sahiplendiği bir köpeği besleyen insanlar parmakla sayılacak kadar az. Sırf türcülüğümüz yüzünden laboratuvar ortamında üretilen ve sokağa atılınca kendini koruyamayacak kadar güçsüz olan köpeklerin yaratılmasına katkıda bulunuyoruz. Ve bu hayvanların hiçbirinin laboratuvar ortamına kendi istekleriyle girmediklerine eminim. Hatta bu hayvanlara "köpeksiler” desek daha doğru olur. Peki bu süreçte çekilen acılar konusunda ne kadar bilgimiz var? Irkçılığın bir türüdür türcülük, içinde nefret barındırır. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. -26.12.2020-








Comments